Teknoloji, Yunanca “tekhne” ile “logia” yani “zanaat, sanat” ve “bilim, söylem” kelimelerinden türeyerek dilimizdeki yerini almıştır. Asrın salgını ile mücadele verdiğimiz bu zorlu süreçte teknoloji, yaşantımızın hemen hemen her alanında egemenliğini sağlamaktadır. Teknolojiden uzak kalmanın imkânsızlığını, doğru ve amacına uygun kullanım imkânı ile dengelemek ise kişisel tercih meselesi halindedir. Öyledir ki kimileri bunu tamamen avantaja çevirip hayatını kolaylaştırırken, kimileri ise fütursuzca ve amaçsız bir kullanım sağlamakta, dedim ya tercih meselesi işte. Saymakla tüketemeyeceğimiz kadar fazla faydası olan böylesine yararlı bir icâdın hiç hafife alınamaması gereken zararları da göz ardı edilmemeli. Ödev yapmak, oyun oynamak, online sosyalleşme olarak adlandırılan sosyal medya sitelerinde gezinmek gibi gençlerin bu denli kontrolsüz bir macerada hangi tür risklerle karşı karşıya kalabileceklerine kafa yormak gerekiyor. Nitekim ülkemiz sosyal medya, akıllı telefon ve kısacası online uygulamalar kullanımında dünya genelinde ilk beş ülke arasında yer alıyor. Düşünülmesi gereken bir başka boyut ise bu beş ülke arasında, dünyaya teknoloji satmakta olan ülkelerden hiçbirinin yer almıyor oluşu…
Ülkemizde “online bağımlılık” diye adlandırılan bir bağımlılık türevi bulunuyor. Reel hayattan kısmen kopmuş olan birçok birey ne yazık ki, bir hayâl aleminde yaşamayı tercih ediyor. Neden mi? Çünkü orada olmak istediğin kimliğe bürünmek, gerçek olmasa da daha cazip geliyor. Kısa vadeli, geçici hazlar peşinde koşturuyorsun öylece. Düşünsenize, hiçbir işin yok fakat “iş adamı” olarak kimlik seçiyorsun kendine. Ya da farklı maceralar peşinde koşturup duruyorsun işte, kimi ağıma düşürebilirim diye. Kara para aklamak (hacker veya dolandırıcılık) alın terinden daha kolay geliyor mesela. Ah bir de herkesin şu melek tavırları var değil mi? Herkes bu kadar melekse çivisi çıkmış bu düzen kimin eseri diye söyleten. Yalan atmak sınırsız çünkü gerçek hayatta hiç tanımadığın birine ispat kaygısı duymuyorsun bir kere. Ve en sonunda ne mi oluyor
Mutlu Sonla Bitmiyor…
Benliğini kaybetmiş bireyler türüyor. Kendini geliştirememiş, hiçbir şey üretemeyen hazır lokma müptelası, ömründe bir kez olsun hayat kaygısı yaşamamış bireyler. Oyunlar aracılığı ile beyni yıkanıp, piyon haline getirilmiş çocuklar ve bunu takip eden anlamsız çocuk ölümleri ya da intiharları. %90 lık bir boşanma oranı ile son bulan online izdivaçlar. Moderniteye kurban olmuş, ikonculuk özentisine kapılıp, aşağılık kompleksine giren psikolojik vakalar ve daha gebe nice etkenlere…
Online bağımlılık gün geçtikçe daha çok zehirler oluyor. Değdiği her bedenin bir kısmını kangrene çeviriyor. Geriye ne mi kalıyor? Boşa harcanmış bir zaman, keşkeler, geçmişe dönme arzuları ve avuçta kalan kocaman pişmanlıklar…
Bu da bir çeşit Zehir ya böyle;
MUTLU SONLA BİTİRMİYOR İŞTE…
Sosyolog – Aile Danışman |
Merve Aytekin Tahınç |