İnsanın karnı doyduktan sonra gelen en temel ihtiyacı güvenliktir. Bu da başının üzerinde bir çatı ve tehlikeden uzak barınacağı bir evdir. Servet ödeyerek bir ev satın almak mümkündür ancak bir evi yuva yapan içindekilerin birbirleriyle olan ilişkileri ve aralarındaki yarattıkları sevgi ortamıdır. Bunu sürekli akılda tutarak, yaşadığı evin insanın kendisini iyi hissetmesi ve mutluluğu üzerindeki etkisine, araştırmalardan yola çıkarak bakalım.
Kingfisher’in The Goodhome Report başlığı ile yayınladığı ve Avrupa’da on ülkede 13489 kişi ile yapılan araştırmasında
- “Bir evi mutlu ev yapan nedir?”
- “İnsanların gelecekte evlerinden mutlu olmalarını nasıl sağlayabiliriz?”
Sorularının cevabı aranmıştır 1. Elde edilen bilgiler insanların yaşadıkları ev koşulları, demografik özellikleri ve genel hayat tarzları konusundaki sınırsız veri ile ilişkilendirilmiştir. Bu bilgiler mimarlık, psikoloji, proje geliştirme, sinirbilim, kent planlama ve sosyal bilim alanındaki uzmanlar ve akademisyenlerle ayrıntılı görüşmelerle değerlendirilmiştir. Bunlara ek olarak İnstagram’da mutluev hachtag’i ile insanların evlerinde göstermeye değer buldukları, gurur duydukları ve sıkıntı hissettikleri durum ve görüntüleri içine alan ilgili geniş çaplı araştırma yapılmıştır.
Bir araya getirilen bulgular yaşadığı evin insanların mutluluğu konusunda başlangıçta beklediklerinden daha büyük bir etkisi olduğunu ortaya koymuştur. Araştırmaya katılanlar mutluluklarının nedeni olarak %17 oranında akıl ve ruh sağlığı, %14 beden sağlığı, %6 gelir, %3 çalışmak, %3sosyal statüleri ve yaşanılan evin etkisinin %15 olduğunu belirtmişlerdir.
Bu sonuçlar araştırmacıları insanları evlerinde mutlu kılanın tam olarak ne olduğunu incelemeye yöneltmiştir. Proje geliştirme, sosyal bilim ve psikoloji uzmanlarıyla yapılan görüşmeler evde kullanılan malzeme, dekorasyon, renkler konusunda farklı zevk ve tercihlerimiz olsa da paylaştığımız temel duygusal ihtiyaçlarımızın, kim olduğumuz ve nerede yaşadığımızdan bağımsız olarak, ortak olduğunu ortaya koymuştur. Bu temel ihtiyaçlar gurur, konfor, kimlik, güvenlik, kontrol alanlarına odaklanmıştır.
Gurur: İnsanların evleriyle ilgili en önemli duygu gurur duyacakları bir eve sahip olmalarıdır. Bu duygu büyük çoğunlukla evin oluşturulması için harcanan zaman, enerji ve dekorasyon anlayışı gibi kişisel katkılardan kaynaklanır.
Kimlik: Yaşadığı evin kişinin kimliğinin uzantısı olması son derece anlaşılır bir durumdur çünkü ev insanın kişiliğinin ve kimliğinin uzantısıdır. Duvarın boyasından seçilen mobilyaya kadar insanlar yaşadıkları yere kendi damgalarını vurur ve izlerini bırakır.
Konfor: Dış dünyaya kapıyı kapatıp gevşeyeceği ve kendini yenileyeceği bir ortamda olmak ve dünyanın telaşından uzaklaşarak stresten arınmış bir cennete gelmek herkesin hayalidir. Görüşülen insanların büyük bölümü evlerini güvenli liman olarak tanımlamıştır.
Güvenlik: İnsan evinde kendisini güvende hissetmek ister. Bu sadece fiziki güvenliği değil, aynı zamanda evin sağlamlığını, çatısının akmamasını ve her türden sorun çıkartmamasını da kapsar.
Kontrol: Bu özellik evin iç mekanının düzenlenmesi konusunda karar verme hakkını temsil eder. Kontrol duygusu, kiracı veya ev sahibi olarak, bütçe dahil, evle ilgili her konuda söz sahibi olmayı içine alıyor.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de kendine ait bir konutta oturanların oranı %59 dur. Ancak nüfusun %39’u konutundaki kötü izolasyondan ötürü ısınma, %36’sı sızdıran çatı ve pencere, %25’i trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliği sorunlarından şikayetçi2.
Yukarda sayılan özellikler arasında gurur hepsinin önünde yer alır. Gurur evde mutluluk konusunda diğer duyguların toplamının iki katından daha ağır basar. Hangi özelliğin bu duyguyu yaşamayı sağladığı araştırıldığında evin düzenlenmesi ve dekorasyonu için harcanan zaman ve verilen emeğin, gurur duygusu üzerinde belirleyici olduğu görülmüştür.
Buradan çıkacak sonuç şudur: Özel bir yatkınlığı olmayanlar ve süreçten memnuniyet duymayanlar için bile, evin düzenlenmesine yapılan katkılar evle ilgili gurur duygusunu ve evden kaynaklanan mutluluğu artırır. Eşlerden birinin (çoğunlukla kadınların) bu yöndeki taleplerini hafife almamakta yarar vardır.
Araştırmanın bir başka bulgusu ilerleyen yaşla birlikte evden kaynaklan mutluluğun yükseldiği olmuştur. Bunun nedenleri, ilerleyen yaşla birlikte evde geçen zamanın artması ve muhtemelen yaşlandıkları evin sonsuza kadar yaşayacakları ev olduğunu bilmeleri olabilir.
Yanılgılar
Ev sahibi olmak çok önemlidir: Yaşadığı evden ötürü mutlu olmak için ev sahibi olmak şart değil. Evin iç mekanında yapılacak düzenlemeler ve kira süresi üzerinde kontrol imkanına sahip olmak, kiralık evde mutlu olmayı mümkün kılar. Bu konuda etkili olan faktörlerden biri de oturulan bölgedeki evlerin çoğunluğunun kirada olmasıdır. Herkesin ev sahibi olduğu bir mahallede kiracı olmak olumsuz duygu yaşanmasına neden olur.
Ev ne kadar büyük olursa o kadar mutlu eder: Evdeki ferahlık duygusu oda sayısından ve metrekaresinden daha önemlidir. Gerçekte araştırmaya katılanların %20 si evinin biraz daha büyük olmasını istemiştir. Bu da Özdemir Asaf’ın kısa şiirini akla getirir. “Her evin bir odası eksik…” Ancak evin baktığı coğrafi cephe, nem, sıcaklık ve hava kalitesi, evin büyüklüğünden daha önemlidir. Evde ferahlık ve genişlik duygusunu yaşatan eşya miktarı ve düzenlemesidir. Avrupa’da evlerinden en çok mutlu olanlar en küçük metrekarede yaşayan Hollandalılardır. Hollandalıları Almanlar ve Belçikalılar izlemektedir. Bu sonuca sayılan ülkelerin sahip olduğu yüksek hayat standardı ve düşük gelir adaletsizliği neden olduğu düşünülebilir.
Öneriler
Bu noktada Dan Buettner’in önerilerine kulak vermek, evin içinde yapılacak düzenlemelerle daha mutlu olmak yolunda ilham almayı sağlayabilir3.
Yemek odanıza özen gösterin: Ailenizin bütün üyelerinin yemek saatinde aynı masa etrafında toplanmasına gayret edin. Sofrada olumsuz duygu yaşatacak konuları açmaktan kaçının. Hafta sonu ve akşam yemeklerinin neşeli ve eğlenceli geçmesini amaçlayın. Çocuklar büyüdüğünde, yaşadıkları olumlu duyguları hatırlamalarına imkan verecek atmosferi oluşturun. Bir düşünürün sözü pusulanız olsun: “Sevginin ve kahkahanın hakim olduğu masada yenen kuru ekmek, sevgisizlik ve nefretin hakim olduğu ziyafet masasından daha değerlidir”.
TV ekranlarınızın sayısını azaltın: Mümkünse bu sayıyı bire indirin ve özellikle çocukların odasından televizyonu çıkartın. Yapılan çok sayıda araştırma TV’nin çocukların zihinsel gelişimine engel olduğunu, onu pasifleştirdiğini ve kilo almasına yol açtığını ortaya koymuştur.
Çalışma mekanı oluşturun: Pandemi nedeniyle büyük çoğunluk için ev aynı zamanda çalışma zorunlu olarak çalışma hayatının bir parçası oldu. Bu nedenle evin uygun bir köşesini çalışma mekanına dönüştürün ve işle ilgili yapmanız gereken toplantılar dahil bütün etkinliklerinizi buradan sürdürün.
Hayvan besleyin: Bunun için ilk akla gelenler kedi ve köpektir. Ancak cam kavanozda balık ve su kaplumbağasından başlayarak koşullarınızın el verdiği seçimi yapabilirsiniz. Hayvan beslemekten en büyük yararı evdeki çocuklar görür. Sorumluluğu bütünüyle çocuklara ait olacak herhangi bir hayvan hem özsaygı hem de sorumluk duygusu geliştirmek açısından büyük önem taşır. Yapılan araştırmalar hayvan besleyenlerin sağlıklarının bundan olumlu etkilendiğini göstermiştir.
Başarılarınızı yansıtan bir köşe oluşturun: Hayatınızdaki önemli başarılarınızı size hatırlatan resim, belge, ödül ve objelerden oluşan bir köşe oluşturun. Burada kendi düğün ve çocuklarınızın belirli yaşlardaki resimlerinin yanı sıra, büyük anne ve babanızın, değer verdiğiniz bir hocanız veya yöneticiniz gibi hayatınızda önemli rol oynamış insanların da resimlerine yer verebilirsiniz. Böyle bir köşenin önünden geçmek ve eve gelen misafirlerle bu anıları paylaşmak hem sizin kendinizi değerli hissetmenize hem de hayatınıza katkı yapan insanlara duyduğunuz şükran duygularını hatırlamanıza neden olur.
Misafir davet edin: Eviniz dostlarınızla zenginleşecektir. Evin imkanlarının elverdiği ölçüde davetler yapmak ilişki ağınızı genişletmeye ve bağları pekiştirmeye hizmet edebilir. Ancak bu tür davetlerin sayısını sınırlı tutmak ve ikili, üçlü misafir ağılamak, dostlarınızı yakından tanımaya ve ilişkinizi derinleştirmeye imkan verir.
Evinize mümkün olduğu kadar güneş ışığı sokun: Kendi sosyal çevremdeki kişisel gözlemim, arkadaşlarımın büyük çoğunluğunun evlerinin baktığı cepheden habersiz olduklarıdır. Ev alacak ya da taşınacaksanız, evinizin cephesinin kuzeye dönük olmamasını birinci önem derecesindeki ölçütler arasına alın. Yapılan araştırmalar, güneş ışığının düzenli koşu yapanlarda olduğu gibi bedende endorfin düzeyini yükselttiğini göstermiştir. Birkaç dakika güneşte durmanın sağladığı D vitamini, litrelerce süt içmeye eşittir.
Kendinize bir bahçe oluşturun: Toprakla uğraşmanın stres hormonlarını azalttığı bilinir. Ekme, dikme, çapalama, budama, sulama, ayrıkları ayıklama, çiçek veya meyveleri toplama adımlarının her biri sabır gerektiren, yavaş hareket etmeyi zorunlu kılan eylemler içerir ve doğadaki farklılıkları algılamaya imkan verir. Kendi yetiştirdiği ürünleri yemek, çiçekleri seyretmek farklı bir gurur kaynağıdır. Bunun için imkanınız varsa mutlaka bahçenizden yararlanın. Yoksa da balkonunuzun elverdiği boyda yetiştireceklerinizin de benzeri duygular yaşatacağına inanın. Bunların hiçbiri mümkün değilse, saksı içinde yetiştireceklerinizle, yukarıda sıraladığımız duyguların bir bölümünü yaşamaya gayret edin.
Yatak odanızı uykuya göre düzenleyin: İnsanın en temel ihtiyacı olan uyku, kişisel farklılıklar gösterse de yetişkin bir insan için gerekli süre 6-7 saat dolayındadır. Yetersiz uyku, hücre çekirdeğindeki telomerlerde geri dönüşü olmayan yıkım yapar ve bu hızlı yaşlanmaya yol açar. Bu nedenle evin yatak odasının, farklı aktiviteleri yürütmek amacıyla değil, sadece sağlıklı bir uykuya imkan verecek şekilde düzenlenmesi büyük önem taşır. Bunun için yatak odanıza televizyon koymayın. Parlak ışık veren bir saat varsa bunu mat ışık veren bir saatle değiştirin. Yatak odanızın karanlık ve serin olmasını sağlayın. Geleneksel bilgi olan yatmadan önce kitap okuma alışkanlığı, günümüzde hala geçerlidir ve uykuya rahat bir geçiş sağlar.
Evinizi farklı renklerle boyayın: Klasik anlayışın dışına çıkın. Bunun için evinizi beyaz, gri, bej ve pembenin açık tonlarına boyamaktan vazgeçin. Evinizdeki bazı odalarda duygu durumunuza göre birkaç yılda bir veya ihtiyaç duydukça sarı, mavi, yeşil, kırmızı gibi kendini hissettiren renkler kullanın. Hatta aynı odada farklı duvarları farklı renklere boyayın.
Sonuç
Mutluluk büyük paralar harcayarak satın alınacak “hayallerdeki ev” e bağlı değildir. İnsanların yaşam kalitesi ve doyum, kişinin içinde yaşadığı toplum, sosyal çevre, işyeri ve çalışma koşulları, ekonomik koşulları ve yaşadığı evin içinde yarattığı ortamı da içine alan çok sayıda faktörün etkileşmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Evdeki mutluluk, içinde geçirdiğimiz zamanı nasıl değerlendirdiğimizle birlikte, kendimizi daha iyi hissettirecek değişikler için ne kadar emek harcadığımızla bağlantılıdır. Bu da, evin fiziksel özelliklerinin ötesine geçmeyi başaran ve yaşadığımız yerle olumlu duygu bağı kurmamıza neden olan içsel bir yolculuğun yansımasıdır. Öyle anlaşılıyor ki, evdeki mutluluk daha çok içinde yaşayanların inşa edebileceği bir yaşam biçiminin ürünüdür.
Alıntı:https://www.acarbaltas.com/evimiz-ve-mutluluk-2/
Kaynaklar:
- The GoodHome Report June 2019 [İnternet]. Uygun erişim: https://www.kingfisher.com/content/dam/kingfisher/Corporate/Documents/Other/GoodHome%20Report_FINAL%20-%20June%202019%20-%20name%20change.pdf.downloadasset.pdf (araştırmanın yapışdığı ülkeler: Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika, Danimarka, İtalya, Polonya, Romanya, Rusya)
- Buettner, D.: Thrive, National Geographic, 2010
- http://www.tuik.gov.tr/PrehaHaberbültenleri.do?id=33729
Harika bir yazı olmuş emeğinize sağlık hocam …