Bir milyona yakın öğrenci cumartesi günü nitelikli liselere yerleşmek için sınava girecekler. Nitelikli liselerin kontenjanı 126.510, fen liselerinin ise 34.500 olduğunu düşünürsek öğrencilerin işinin hiç de kolay olmadığı bir gerçek. Bu durum da öğrencilerin kaygısını artırıyor. Fakat kaygıyı asıl artıran ailenin tutumu ve öğrencinin sahip olduğu yanlış düşünceler. İyi bir lisede okumanın bir avantaj olduğu tabi ki tartışılmaz bir gerçek. Fakat öğrenciler iyi bir lisede okumayı üniversiteyi kazanmanın, bir meslek sahibi olmanın hatta mutlu olmanın olmazsa olmazı gibi görmekteler. Özellikle fen lisesi veya fen lisesi ayarında iyi bir liseyi kazanamazlarsa, üniversite sınavını da kazanamayacaklarını, hayallerindeki mesleğe ulaşamayacaklarına inanıyorlar. Kısacası bu sınavın geleceklerini şekillendireceğini düşünüyorlar.
Oysaki iyi bir lisede okumanın üniversiteyi kazanmayı, üniversiteyi bitirmenin de bir mesleği, bir meslek sahibi olmanın da hayatta mutlu olmayı garantilemediğini unutmaktalar.
Üniversiteyi kazanıp kazanamayacaklarını gittikleri lisenin ismi ya da markası değil lisede ne kadar çalıştıkları; meslek sahibi olup olamamalarını üniversitede kendini ne kadar geliştirdikleri ve mezun oldukları bölüm; mutlu olup olmayacaklarını ise sevdikleri doyum sağladıkları bir mesleğe sahip olup olmadıkları belirleyecektir.
Sınavla öğrenci alan nitelikli liseyi kazanamasalar bile gittikleri lisede çalıştıkları takdirde üniversite ve meslek hedeflerine ulaşma şansları devam etmektedir. Bu nedenle sınava ya tamam ya devam düşüncesiyle bakmanın çok yanlış olduğunu ve bir şey kazandırmayacağını belirtmek isterim.
Her öğrencinin farklı olduğunu, nasıl ki müzikte, resimde, futbolda herkes çok yetenekli değilse; matematikte fende de herkes çok yetenekli olmayabilir. Bazı öğrenciler, el becerisinde, bazıları sözel derslerde bazıları sporda daha yeteneklidir. Fen lisesini çok çalışmanıza rağmen kazanamadıysanız üzülmeyin, belki de o lise size uygun değildi. Kendi yeteneklerinize uygun (sözel derslerde veya dil alanında yetenekli iseniz Anadolu Liselerine, resim- müzikte yetenekli iseniz güzel sanatlar lisesine) bir liseye gittiğiniz takdirde çok daha başarılı ve mutlu olacağınız kesin.
Öğrencilerime sık sık tekrarladığım gibi bu sınavda kaybeden olmayacak. Çünkü bir şeyi kaybetmek için önce ona sahip olmak gerekir. Oysa hiç biriniz bugün itibari ile fen lisesinde okumuyorsunuz. Bu nedenle de sahip olmadığımız bir şeyi kaybedemezsiniz. Nitelikli liseleri kazanamamak asla başarısızlık değildir. Bir milyon iki yüz bin kadar öğrenciden sadece 80.000 öğrenci fen liseleri,sosyal bilimler liseleri ve sınavla öğrenci alan Anadolu liselerine girmeye hak kazanacak. Geriye kalan bir milyon yüz bin öğrenciye başarısız mı diyeceğiz, kesinlikle hayır.
Asıl başarının, çalışmak, mücadele etmek, zorlukları aşmak olduğunu; asıl mutluluğun ise yaptığımız işi sevmek, başarılı olmak, insanlara yardım etmek, bir amaç uğruna çalışmak olduğunu UNUTMAYIN…
Son sözüm ise velilerimize lütfen çocuklarınızı, sınav notları, kazandıkları liseler, aldıkları belgeler ile değil; çalışkanlığı, ahlakı, verdiği emek ile değerlendirin. Çocuklarını fen lisesini kazanmaya şartlandıran veliler ve öğretmenlerimizin kaç tanesi fen lisesinden mezun oldu acaba. Ben fen lisesi mezunu değilim ama işimi seviyorum ve mutluyum, ya sizler.
Sınav için çalışan, emek veren, binlerce soru çözen öncelikle kendi öğrencilerim olmak üzere tüm öğrencileri verdikleri emekten dolayı tebrik ediyorum ve hepiniz için hayırlısını diliyorum…
Muhammet YAVUZ Psikolojik Danışman