Öğrenme güçlüğü öğrencinin okul başarısıyla zekâ seviyesinde bir farklılık olduğunda düşünülür. Öğrenme güçlüğü problemi yaşayan çocuklar normal ya da normalin üzerinde zekâya sahip çocuklardır. Bu çocuklar okul derslerini anlamada ödevlerini yapma da çeşitli zorluklar yaşarlar; dolayısıyla derslerde başarısız olurlar. Bu çocuklar sağını-solunu karıştırır, motor koordinasyonda problem yaşarlar. Öğrenme güçlüğü, aşağıda türleri hakkında ayrıntılı bilgi verilecek olan, üç temel alan da görülebilir. Bunlar okuma bozukluğu, (Disleksi) yazma bozukluğu (Disgrafi) ve matematik beceri ve anlama zorluğudur.(Diskalkuli) Öğrenme güçlüğü bu türlerden birinde yaşanabileceği gibi, her üç türden problem yaşayan çocuklar da olabilir.
Öğrenme güçlüğünün temel olarak sebebi belli değil, ama yapılan çalışmalarda öğrenme güçlüğü yaşayan çocukların anne babasında da öğrenme güçlüğü belirtileri olduğu tespit edilmiştir. Bu tespit öğrenme güçlüğünün genlerden geldiğini işaret ediyor. Ülkemizde öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarla ilgili istatistikî bir veri yoktur. Dünya ortalamasına bakıldığında; bu çocukların oranının yüzde 10 ile 15 arasında olduğu görülüyor bu oranın ülkemizde de benzer şekilde olduğu kabul ediliyor. Öğrenme güçlüğü, erkeklerde kızlardan 3-4 kat daha fazla yaşanıyor.
Bu problemi okul öncesi dönemde tespit etmek mümkündür.
Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar bebekliğinden itibaren çeşitli gelişim alanlarında akranlarından farklılık göstermektedir. Bu çocuklarda gecikmiş konuşma, artikülasyon bozuklukları, kaba ve ince motor becerilerinde yaşıtlarından gerilik görülüyor. Özellikle ince motor becerilerinde bariz zayıflık, denge ve motor koordinasyon da problemler yaşanıyor. Çocuklar ana sınıfında iken ritmik sayma, renkleri tanıma, geometrik şekilleri tanıma ve kopyalamada zorlanıyorlar. Dikkatli bir okul öncesi öğretmeni zihinsel becerileri normal olmasına rağmen akranlarından bariz farklılıklar gösteren bu çocukları tespit edip uzmana yönlendirebilir. Farklı sınıflandırmaları olsa da öğrenme güçlüğü temel olarak 3 türdür. Bunlardan ilki ve toplumca en çok bilineni disleksi’dir.
DİSLEKSİ (Okuma güçlüğü)
Disleksi yaşayan çocuklar okumayı güç öğrenir. Bu çocuklarda harflerin yerlerini karıştırma, harfleri ve kelimeleri tersten okuma görülür. Disleksik çocuklar hızlı okuma, okuduğunu anlama ya da okuduğunu anlatma noktasında problem yaşayabilirler. Okurken atlama, anlamı bozma, heceleme gibi bir takım bozukluklar görülür.
Disleksi ile birbirine en çok karıştırılan diğer bir problem ise okuma-yazma zayıflığıdır. Okuma-yazma zayıflığı sonradan gelişir, zekâ ile yakından ilişkilidir. Disleksi genler ile gelen bir algılama bozukluğudur, okuma yazma bozukluğunda çocuğun öğrenme yöntemini keşfetmek gerekir, disleksi de öğrencinin zayıf alanları güçlendirilmelidir.
DİSKALKULİ (Matematik öğrenme bozukluğu)
Diskalkulisi olan çocuklar, aritmetik becerilerin kazanılmasında zorluk yaşarlar. Bu çocuklar bir rakamın neyi temsil ettiğine dair bir algılamaya sahip olmazlar, matematik terimleri ve kavramları anlayamama sayı ve sembolleri tanıyamama sorunu yaşarlar. Çarpım tablosunu öğrenmede zorluk yaşarlar. Gereksinim duydukları cevaba parmak hesabı ya da nesnelerden faydalanarak ulaşmaya çalışırlar, çünkü soyut yollarında hesaplama becerileri gelişmemiştir. Tüm bu zorluklar çocuğun problem çözümünde izlenecek yolu kestirememesine neden olur.
DİSGRAFİ (Yazma bozukluğu)
Disgrafisi olana çocuklarda kötü yazma, işaret hataları yapma, okunaksız el yazısı görülür. Bu problem çocuklardaki görsel ve işitsel algıdaki farklılık nedeniyle oluşur. Görsel algıya bağlı olarak; harflerin karıştırılması, ters yazılması söz konusudur. Çocuk gördüğü şeklin pozisyonunu algılamada güçlük çeker. Bu çocuklar b-d, m-n, ı-i, d-t, g-y harflerini, 6-9, 2-5 gibi rakamları birbirine karıştırırlar. Bu çocuklar kelimeleri sanki aynada görüyormuş gibi yazabilir.
Eğer akademik beceri bozukluğu zekâ geriliği, yetersiz eğitim ya da duygusal bozukluklarla açıklanamıyorsa, tam olarak özel öğrenme güçlüğünü de karşılamıyorsa bu durumda Atipik Öğrenme Bozukluğu tanısı konur.
EĞİTİM-SAĞALTIM
Özgül öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklarda erken tanı ve müdahale çok önemlidir. ç Bu çocuklarda öncelikle zeka testleri ve dikkat testleri yapılarak zayıf olduğu alanlar ve güçlü olduğu alanlar tespit edilmelidir. Zayıf olduğu alanlara yönelik destekleyici çalışmalar yapılmalı, güçlü olduğu alanlar pekiştirilmeli, ön plana çıkarılmalıdır.
Öğrenme güçlüğü konusunda yapılan çalışmalara göre; bu çocukların % 75’ i akranları tarafından dışlanıyor. Bu çocuklar saldırganlıktan, çekingenliği uzanan birçok davranış tutumu gelişiyor. Çocuklar öz yeterliliklerine dair kaygılar geliştiriyor, özgüven eksikliği yaşıyorlar. Destek almadan normal eğitime devam eden bu çocuklar, eğitim hayatları boyunca çabaları, denemeleri başarısız olunca öğrenilmiş çaresizlik yaşayabiliyorlar.
Bu çocukların tespit edilmesi desteklenmesi son derece önemlidir, yine araştırmalar gösteriyor ki dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile öğrenme güçlüğü eşlik edebiliyor. Çocukların zekâ seviyelerinin normal olması, birçok özellik ve becerilerinin akranlarıyla eşdeğer olması, uygun yaklaşım olmadığı zaman bu çocuklar için dezavantaja dönüşebiliyor. Bu çocukların yaramaz, ilgisiz, dikkatsiz vs. gibi sıfatlarla anılmasına sebep oluyor. Bu noktada okula gitmek istememe, okumaya karşı ilgisizlik, okul arkadaşlarıyla sosyal ilişki kurmakta ve sürdürmekte güçlük, agresyon eğilimi gibi sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Önleyici rehberlik kapsamında bu çocukları erken tespit etmek, gerekli desteği sağlamak yukarıdaki olumsuz sonuçları engelleyebilir.
Özel öğrenme güçlüğü zekâ geriliği değildir, hatta zekâ düzeyi çok yüksek çocuklarda da görülmektedir. Fakat bazen fark edilmeyebilir. Bu problemi yaşayanlar zekâ düzeyleri düşük olmadığı gibi, özel yeteneklere de sahip olabilirler. Buna önemli kanıt bilinen bilim adamları ve sanatçılardır: Albert Einstein, Leonardo da Vinci, Tom Crouse, Can Yücel gibi. Eğer bir öğrencimizde özel öğrenme güçlüğü belirtileri varsa, bağlı bulunduğumuz Rehberlik ve Araştırma Merkezine yönlendirme yapabiliriz. Bu çocuklar özel rehabilitasyon merkezlerinde ve okulların destek sınıflarında eğitim alabilirler. DEHB eşlik eden çocuklar için düzenli olarak bir çocuk psikyatristinden destek alması önemlidir. Okul içinde bu çocukların duygusal olarak desteklenmesi, akran desteği sağlanması gereklidir. Ayrıca ailelerin bu çocuklara karşı anlayışlı olması, güçlü yönlerini desteklemesi, çocuklarına ince ve kalın motor becerilerini destekleyici etkinlikler yaptırması çok önemlidir.
Mustafa ŞEN Rehber öğretmen ERBAA REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
Oldukça güzel bir yazıydı teşekkürler. 🙂
Beğenmenize sevindim.