Hepimizin hayatında mutlaka bir kere duyduğu cümle vardır: “Öpeyim de geçsin!” Peki, gerçekten öpünce geçer mi? Sihirli bir öpücük ağrıyı azaltamayacağına göre buna fizyolojik açıdan bakmamız gerekir.
Derimizi incelersek derimizin üzerinde farklı duyuları algılayan reseptörler olduğunu görürüz. Elimiz yandığında uyarılan reseptörle iğne battığında uyarılan reseptör farklıdır. Uyarılan reseptör hangisiyse biz o duyuyu hissederiz. Bu reseptörler duyuları beynin algılayabileceği şekilde elektriksel sinyallere dönüştürür ve bu sinyalleri sinirlerle iletir. Sinyalleri ileten sinir yolları ne kadar kalınsa sinyaller beyne o kadar hızlı gider. Bir yerinizi vurduğunuzda dokunma veya ovalama ihtiyacı duyarsınız. Bunun sebebi beynin dokunma duyusunu ağrı duyusundan daha hızlı algılamasıdır. Çünkü dokunma duyusunun sinir yolları ağrı duyusunun sinir yollarından daha kalındır. Dişinizin ağrıdığını düşünün ya da serçe parmağınızı sehpanın kenarına vurduğunuzu… Ağrı hissedildiğinde farklı refleksler göstersek de temel olarak gösterdiğimiz refleks ağrıyı hissettiğimiz yere dokunmaktır. Bunun sebebi dokunma reseptörlerini aktif hale getirerek ağrının hissedilen şiddetini azaltmaktır.
Peki, neden dokunmak veya ovalamak yerine “Öpeyim de geçsin” diyoruz?
Beynimizde, vücudumuzdan gelen sinyallerin gittiği yerler bellidir. Dudaklarımızdan ve ellerimizden gelen sinyallerin gittiği yerler daha çok yer kapladığı için insan dünyayı elleriyle ve dudaklarıyla algılamaya çalışır. Bebekleri düşünürsek, her şeye dokunmaya ve ağızlarına götürmeye çalışırlar. Çünkü dünyayı en iyi bu şekilde algılarlar. Aynı şey yetişkinler için de geçerlidir. Bu yüzden özellikle anneler acıyı en iyi o şekilde hissedecekleri için bebeğin ağrıyan yerini öperler.
Şimdi düşünelim, gerçekten öpünce ağrının hafiflediğini hissettiğiniz oldu mu?
Hazırlayan: [n]teresan Şeyler editorü Çiğdem ÇETİNKAYA